Isra'iliyyat in the Mu'tazili tradition of tafsir
Künye
Celik, E. (2024). Mu‘tezilî tefsir geleneğinde İsrâiliyyât. Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 28(1), 325-349. https://doi.org/10.18505/cuid.1424869Özet
The attitude of Mu'tazila, which is considered the most rational sect of the Islamic tradition, towards isra'iliyyat knowledge found in commentaries, especially within the framework of Qur'anic stories, is intriguing. Although the attitude of some Mu'tazili commentators towards isra'iliyyat is mentioned in some studies, the attitude of Mu'tazila as a school has not been the subject of any research when it comes to criticism of isra'iliyyat narrations. In fact, in recent studies on isra'iliyyat, while it is said that the criticism of isra'iliyyat can be traced back to names such as al-Tusi, al-Mawardi and even al-Maturidi before Ibn al'Arabi a reading is made entirely through Sunni and Shi.ite commentators and the views of Mu'tazili commentators are not included. Criticism of isra'iliyyat was made by Mu'tazili names such as Abu Bakr al-Asamm (d. 200/816), Abu'Ali al-Jubba'i (d. 303/916) and Abu Muslim al-Isfahani (o. 322/934), before Sunni and Shi.ite commentators such as al-Maturidi (d. 333/944), al-Mawardi (d. 450/1058), al-Tusi (d. 460/1067), Ibn al-'Arabi (d. 543/148) and Ibn Kathir (d. 774/1373). Even though they do not use the concept of isra'iliyyat, they direct these criticisms sometimes to the source of the narrations and sometimes to their content, in other words, that they are contrary to Islam. Later Mu'tazili scholars systematically continued this criticism based on certain verses. In the present study the theoretical framework is drawn regarding the view of Israel by commentators such as as Abu Bakr al-Asamm, Abu'Ali al-Jubba.i, Abu Muslim al-Isfahani, Qagi'Abd al-Jabbar, al-Hakim al-Dhushami (d. 494/1101) and al-Zamakhshari (d. 538/1144), who lived in the period from the 2nd century to the 6th century, and then the theoretical framework of these commentators is drawn. The attitude of the mentioned commentators towards different isra'iliyyat narrations is evaluated with the descriptive analysis method. Additionally, reference is made to the approach of Sunni commentators of the same period to these narrations. While discussing the Mu'tazili commentators' approach to isra'iliyyat a distinction is made regarding different situations such as their rejection of these narrations, their quoting the isra'iliyyat narrations without comment, prefer rational interpretation to isra'iliyyat narrations, and their interpretation of the verses with isra'iliyyat. Although Mu'tazili commentators quote many isra'iliyyat narrations in their works, the first examples of critical approach in the interpretation of some problematic narrations, especially in the tafsir tradition, are also in their commentaries. In this context, it has been concluded in the study that Mu'tazili commentators were pioneers in the criticism of isra'iliyyat in the classical period, and that the criticism of some narrations about prophets and angels first started with them. It has also been pointed out that Sunni and Shiite commentators such as al-Maturidi, al-Mawardi, and al-Tusi make references to Mu'tazili names in some places while criticizing the mentioned narrations. Finally, although Mu'tazili commentators do not make a systematic criticism of isra'iliyyat, they define the narrations in question as "Jewish fabrications and originating from the Torah". This reveals that although their reference points were their own theological understanding, they also criticized the narrations in terms of their sources.
As a matter of fact, while Ibn Kathir, a systematic isra'iliyyat critic, rejects some narrations that are incompatible with the name of the Prophets without including them in his commentary, he quotes some isra'iliyyat narrations that depict miraculous events in an exaggerated way without commenting. Therefore, it is a noteworthy attitude that Mu'tazili figures were critical of isra'iliyyat narrations that were incompatible with the Islamic faith in the early period and did not take them into consideration. ÖZ
İslâm geleneğinin en akılcı fırkası kabul edilen Mu‘tezile’nin özellikle Kur’an kıssaları çerçevesinde
tefsirlerde yer bulan israilî rivayetler karşısındaki tutumu merak uyandırıcıdır. Bazı çalışmalarda
kimi Mu‘tezilî müfessirlerin isrâiliyyât karşısındaki tutumuna değinilse de İsrâilî rivayetlerin
tenkidi söz konusu olduğunda Mu‘tezile’nin bir ekol olarak tutumu herhangi bir araştırmaya konu
edilmemiştir. İsrâiliyyât üzerine yapılan son çalışmalarda isrâiliyyât eleştirisinin İbnü’l-Arabî
öncesinde Tûsî, Mâverdî hatta Mâtürîdî gibi isimlere kadar geri götürülebileceği söylenirken
tamamen Sünnî ve Şiî müfessirler üzerinden bir okuma yapılmakta Mu‘tezilî müfessirlerin
görüşlerine yer verilmemektedir. Oysa bu çalışmalarda bahsedildiği üzere erken dönem isrâiliyyât
eleştirilerinin genelde ismet meselesi ekseninde yapılması, Mu‘tezilî müfessirler özelinde bir
incelemeyi zorunlu kılmaktadır. Nitekim isrâiliyyât eleştirisinde ön plana çıkartılan Mâtürîdî (ö.
333/944, Mâverdî (ö. 450/1058), Tûsî (ö. 460/1067), İbnü’l-Arabî (ö. 543/1148) ve İbn Kesîr (ö.
774/1373) gibi Sünnî ve Şiî müfessirlerden önce Ebû Bekir el-Esam (ö. 200/816), Ebû Alî el-Cübbâî
(ö. 303/916) ve Ebû Müslim el-İsfahânî (ö. 322/934) gibi Mu‘tezilî isimler tarafından isrâiliyyât
eleştirisinin yapıldığı görülmektedir. Her ne kadar onlar eserlerinde isrâiliyyât kavramını
kullanmasalar da bu eleştirileri bazen rivayetlerin kaynağına bazen de içeriğine yöneltmektedir.
Daha sonraki Mu‘tezilî âlimlerin de belli âyetler üzerinden bu eleştiriyi sistematik olarak devam
ettirdikleri söylenebilir. Çalışmada öncelikle hicrî 2-6. asırda yaşamış el-Esam, Ebû Ali el-Cübbâî,
Ebû Müslim el-İsfahânî, Kâdî Abdülcebbâr (ö. 415/1025), Cüşemî (ö. 494/1101) ve Zemahşerî (ö.
538/1144) gibi müfessirlerin, israiliyata bakışına odaklanılmaktadır. Söz konusu müfessirlerin farklı
israilî rivayetler karşısındaki tutumu betimsel analiz yöntemiyle değerlendirilmektedir. Ayrıca aynı
dönemdeki Sünnî müfessirlerin bu rivayetlere yaklaşımına da atıfta bulunulmaktadır. Mu‘tezilî
müfessirlerin isrâiliyyâta yaklaşımı ele alınırken; onların bu rivayetleri reddetmeleri, isrâilî
rivayetleri yorumsuz aktarmaları, aklî yorumu isrâilî rivayetlere tercih etmeleri ve isrâiliyyâtla
âyetleri tefsir etmeleri gibi farklı yaklaşımlar hususunda ayrıma gidilmektedir. Mu‘tezilî
müfessirler eserlerinde birçok İsrâilî rivayet aktarsa da özellikle tefsir geleneğinde sorunlu bazı
rivayetlerin te’vilinde eleştirel yaklaşımın ilk örneklerinin onlardan gelen tefsirlerde olduğu
söylenebilir. Bu bağlamda çalışmada klasik dönemde isrâiliyyat eleştirisinde Mu‘tezilî müfessirlerin
öncü olduğu, özellikle ismet-i enbiyâ ve ismet-i melâike ile ilgili bir takım rivayetlerin eleştirisinin
ilk önce Mu‘tezilî müfessirlerle başladığı sonucuna ulaşılmıştır. Yine Mâtürîdî, Mâverdî ve Tûsî gibi
Sünnî ve Şiî müfessirlerin kimi yerlerde söz konusu rivayetleri eleştirirken Mu‘tezilî isimlere
referansta bulunmasına da dikkat çekilmiştir. Son olarak Mu‘tezilî müfessirler, küllî bir isrâiliyyât
eleştirisi yapmasalar da bazı yerlerde söz konusu rivayetleri “Yahudi uydurması ve Tevrat
kaynaklı” olarak tanımlamaktadırlar. Bu da onların referans noktaları kendi kelâmî anlayışları
olmakla birlikte rivayetleri kaynak açısından da eleştirdiklerini ortaya koymaktadır. Nitekim
sistematik bir isrâiliyyât münekkidi olan İbn Kesîr de Peygamberlerin ismetiyle bağdaşmayan kimi
rivayetlere tefsirinde yer vermeksizin reddettiği görülürken mucizevî olayları abartılı şekilde
resmeden bazı isrâilî rivayetleri yorumsuz aktarmaktadır. Dolayısıyla Mu‘tezilî isimlerin İslâm
inancıyla bağdaşmayan isrâilî rivayetlere erken dönemde eleştirel yaklaşması ve bunları nazara
itibara almaması kayda değer bir tutumdur.