A Critical Comparison Between The Presidency Of Religious Affairs (Diyanet İşleri Başkanliği) And The Office Of Shaykh Al-Isl?m
Özet
After the 19th century, a great number of religious institutions that manage religious affairs were established in many Muslim countries. These religious institutions bear official identity since they were established by states. Some academics, authors and intellectuals liken these institutions to the offices of Shaykh al-Isl?m that existed between 11th and 18th centuries and evaluate modern religious institutions as if the follow-up these religious offices. This results in some misunderstandings. The article compares the Presidency of Religious affairs in Turkey to the office of Shaykh al-Isl?m in the Ottoman Empire with the intent of obviating these misunderstandings. Before comparing these two religious institutions, the article presents brief explanations of their history, establishment and functions in their times, and then these two institutions are comparatively evaluated from two different perspectives. In the first instance, it is drawn a parallel between two in terms of their jurisdiction. In the second instance, the functions and roles of fatw?s issued by the two are evaluated in their respective environments. The comparison and evaluation of the two institutions from these angles considerably help to scatter the misconceptions to which are led by those academics, authors and critics who establish strong similarities between past and modern religious institutions. Summary After the early 19th century, national religious institutions started to be established almost in every Muslim country with the intent of conducting religious affairs in their respective environments. These newly-established national religious institutions can be, in some sense, accepted as the maintenance of the offices of Shaykh al-Isl?m that existed in many Muslim sultanates to organise and manage religious, judicial and educational affairs of the societies of the period between the 11th and 18th centuries. Even though these modern religious institutions liken frequently to the offices of Shaykh al-Isl?m of the past, establishing such resemblances between them leads to some misconceptions. The article aims to scatter these misconceptions resulted from establishing such similarities by singling out the Presidency of Religious Affairs (Diyanet İşleri Başkanlığı, or Diyanet) and its predecessor institution, the Ottoman Sultanate’s office of Shaykh al-Isl?m as a case study. In 1923, the Republic of Turkey was founded subsequent to the collapse of the Ottoman Sultanate. The transition of the Muslim-majority Islamic Sultanate to the Muslim-majority secular democratic state brought many reforms with the establishment of Turkish Republic. The transformation of the Ottoman Sultanate’s office of Shaykh al-Isl?m to the Diyanet on March 3, 1924 is one of historic reforms that blatantly symbolises the secular character of Turkish Republic because the management of religion was placed under the control of a constitutional public body that does not have any political influence and authority within the State’s politics. Further reforms were implemented to consolidate the secularism principle espoused by Turkish Republic on the same day that the Diyanet was established. For instance, the Shar?‘a Courts were closed down, the Caliphate and the office of Shaykh al-Isl?m were abolished, and the Unity of Education Law (Tevhid-i tedrisat kanunu) was enacted. All these radical reforms merely aim the separation of religion from political authority with the intent of establishing a secular state and transforming Turkey into a modern society. With the transformation of the office of Shaykh al-Isl?m into the Diyanet, many duties and tasks previously carried out by the office of Shaykh al-Isl?m were allocated to other institutions that were established after the demise of the Ottoman Sultanate. As the majority of the Sultanate’s populace consisted of Sunni Muslims and as the Sultanate’s legal system based on Islamic law, the office of Shaykh al-Isl?m had a wide range of duties that includes all religious, judicial and educational services of Ottoman society. However, it can be observable that the jurisdiction of the Diyanet was restricted only to religious affairs when compared to the office of Shaykh al-Isl?m’s. After the Justice and Development Party (Adalet and Kalkınma Partisi, or the AKP) came to the power, some scholars started to draw a likeness between the Diyanet and the Ottoman Sultanate’s Shaykh al-Isl?m. The success of the AKP in last five elections has led to the emergence of free-speech of Muslims and Islamic institutions regarding Islam. This demonstrates the political agenda developed and followed by the AKP that aims to create a democratic, liberal and receptive society. The party has Islamic roots, and it has developed a conservative democratic agenda grounded on the moderate and humanitarian pillars. Some academics, politicians, journalists and thinkers accuse the party of pursuing an over 19. yüzyıl sonrası birçok Müslüman ülkesinde dini işleri yürüten dini kurumlar kurulmuştur. Devlet tarafından kurulduğu için bu kurumların çoğu resmi bir kimlik taşımaktadır. Bu resmi dini kurumlar bazı akademisyenler, yazarlar ve entelektüeller tarafından 11. ve 18. yüzyılları arasında var olan Şeyhü’l İslamlık Makamlıklarına benzetilmiş ve sanki onların devamıymış gibi değerlendirilmiştir. Bu da akademik sahada bazı yanlış anlaşılmalar neden olmuştur. Bu yanlış anlaşılmaları gidermeyi hedefleyen bu makale bu günkü Türkiye’de var olan Diyanet İşleri Başkanlığı ve Osmanlı devletindeki Şeyhü’l İslam Makamlığını karşılaştırmalı olarak değerlendirmektedir. Bu iki kurum arasında detaylı bir karşılaştırma yapmadan önce, bu iki kurumun tarihi, kuruluşları ve kendi dönemlerindeki işlevleri ve görevleri hakkında kısa bir bilgi verilmektedir. Daha sonra, bu iki kurum arasındaki farklılıkları göstermek için iki noktadan bu kurumlar karşılıklı olarak değerlendirilmektedir. İlk etapta bu iki kurum çalışma sahaları bakımından birbiriyle karşılaştırılır. İkinci etapta ise bu iki kurumun tarafından verilen fetvaların yasal sistemdeki ve toplumdaki işlevleri ve rolleri açısından karşılaştırılmalı olarak değerlendirilmektedir. Bu iki kurumun bu iki açıdan detaylı olarak karşılaştırılması, bazı eleştirmenler, yazarlar ve akademisyenler tarafından bu iki kurum arasında güçlü bir benzerlik kurularak neden olunan yanlış anlaşılmaların giderilmesine katkı sağlayacaktır. Özet 19. yüzyıldan sonra hemen hemen bütün Müslüman ülkeleri dini işlerini yönetmek için kendi ulusal dini kurumlarını kurmaya başlamıştır. Bu yeni kurulmuş ulusal dini kurumlar bazı açılardan 11. ve 18. yüzyılları arasında toplumların dini, hukuki ve eğitimsel işlerini yürüten Şeyhü’l İslamlık Makamlıklarına benzetilebilmektedir. Sıklıkla günümüzdeki modern dini kurumlar geçmişin dini kurumları olan Şeyhü’l İslamlık Makamlıklarına benzetilmesine rağmen, onlar arasında böyle benzerlikler kurmak yanlış ve hatalı anlaşılmalara sebebiyet verebilmektedir. Bu makale Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığı ile onun selefi olan Osmanlı Sultanlığının Şeyhü’l İslamlık Makamlığını bir durum çalışması olarak seçerek bu şekilde kurulan benzerliklerden kaynaklanan yanılgıları gidermeyi hedeflemektedir. 1923 yılında, Osmanlı Sultanlığının çöküşünden sonra Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur. Müslüman çoğunluğa sahip olan İslami nitelik taşıyan Osmanlı Sultanlığından Müslüman çoğunluğa sahip olan laik demokratik devlet sistemine geçiş birçok reformu ve inkılabı da beraberinde getirmiştir. Osmanlı Sultanlığının Şeyhü’l İslamlık Makamlığının 3 Mayıs 1924’te Diyanet İşleri Reisliğine dönüştürülmesi Türkiye Cumhuriyeti’nin laik karakterini sembolize eden tarihi bir reformdur. Çünkü din işlerinin yönetimi devletin siyasetinde hiçbir etkisi olmayan anayasal kamu kurumuna atanmış ve bu kurum tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Diyanet’in kurulduğu aynı gün Türkiye Cumhuriyeti tarafından benimsenen laiklik ilkesini (kanunlar açısından bakıldığında “laiklik” ilkesi anayasaya 1930’larda girmiştir; ancak söz konusu uygulamalar elbette “laiklik” ilkesinin daha erken tarihte benimsendiğini göstermektedir) güçlendirmek için başka reformlarda gerçekleştirilmiştir. Örneğin Şeriat Mahkemeleri kapatılmış, Halifelik ve Şeyhü’l İslamlık Makamlığı lağvedilmiş ve tevhid-i tedrisat kanunu yürürlüğe konulmuştur. Laik bir devlet kurmak ve Türkiye’yi modern bir topluma çevirmek amacıyla gerçekleştirilen bütün bu reformların arkasında yatan gaye dinin siyasi yapıdan ayrılmasıdır. Şeyhü’l İslamlık Makamlığının Diyanet’e dönüştürülmesiyle, önceden Şeyhü’l İslamlık Makamlığı tarafından yürütülen birçok görev Türkiye Cumhuriyeti bünyesinde yeni kurulan diğer kurumlara tahsis edilmiş ve onlar tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Osmanlı Sultanlığında nüfusun çoğu Sünni Müslümanlardan oluştuğu ve Sultanlığın yasal sistemi İslam hukukuna dayandığı için Şeyhü’l İslamlık Makamlığı Osmanlı Devletindeki neredeyse bütün dini, hukuki ve eğitimsel hizmetlerini yürütmekteydi. Bu nedenle, Diyanet bu noktadan Şeyhü’l İslamlık Makamlığıyla karşılaştırıldığında Diyanetin yetki alanının sadece dini işler ile sınırlandırıldığı kolayca gözlemlenebilir. Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) iktidara geldikten sonra, bazı akademisyenler ve entelektüeller Diyanet ve Şeyhü’l İslamlık Makamlığı arasında güçlü benzerlikler kurmaya başlamıştır. Ak Parti’nin son beş seçimdeki başarısı Diyanet’in ve Türkiye’de yaşayan Müslümanların İslam ve dini görüşler hakkında özgür bir şekilde kendilerini ifade etmesinin kapısını aralamıştır. Bu da Ak Parti tarafından geliştirilen ve takip edilen siyasi ajandanın demokratik, özgür ve anlayışlı bir toplum yaratmayı hedeflediğini gösterir. Bu partinin ılımlı ve insani temellere dayalı muhafazakâr demokratik bir ajanda benimsemiş olması bazı noktalarda Diyanet’in söylemleri ile Ak Parti tarafından takip edilen politikaların örtüşmesi ve paralel olma